Posts from the ‘Mehmet Çayırdağ’ Category

KAYSERİ’DE ÇOK ÖNEMLİ BİR KÜLTÜR HİZMETİ (11 KİTAPLIK DEV KOLEKSİYON)

Gazetelerde ve hatta Büyükşehir Belediyesinin internet sitesinde Büyükşehir’den beş kitap daha” şeklinde başlıklar görüldü. Aslında evet beş kitap gibi görülebilir ama toplamı 11 cilt olan dev bir koleksiyon yayınlandı.
Bunlar piyasa kitapları değil. Yani bu kitaplar içinde tapu tahrir defterleri, tımarlar ve vakıflarla ilgili kitaplar var. İlgili olmayanlar için çok şey ifade etmeyebilir ama Kayseri tarihine, sosyal ve kültürel yapısına, etnik yapısına ilgi duyan araştırmacılar için oldukça önemli eserler ortaya kondu. Özellikle doğduğu bölgenin tarihini arayanlar, atasını ötesini merak edenler için de oldukça önemli kaynaklardır bunlar.
Kayseri Büyükşehir Belediyesinin yayınladığı kitaplar şunlar:
1.Tapu-Tahrir Defteri (Prof.Dr. Mehmet İnbaşı) 3 cilt
2.Kayseri İli Tahrir Defterleri (Prof. Dr. Refet İnanç, Prof. Dr. Mesut Elibüyük) 3 cilt
3. Kayseri Sancağı Timarları (Seyit Ali Kahraman) 2 cilt
4. Karaman Vilayeti Vakıfları (Seyit Ali Kahraman) 2 cilt
5. Erciyes Gazetesi derlemeleri (Prof.Dr. Ali Aktan, Yrd.Doç.Dr. Özen Tok). 1 cilt

Bizim gibi kitap kurtlarının yayınlanacak kitapları beklemeleri ne zordur bilemezsiniz. Yayınlanacağından haberdar olduğumuz bu kitapları da sabırsızlıkla bekledik.
Prof.İnbaşı’nın kitabı, daha önceden çalıştığını bildiğimiz miladi 1484, 1500 ve 1570 tarihli Kayseri Tapu Tahrir Defterleridir. Daha önce “16. Yüzyıl Başlarında Kayseri” kitabıyla tanıdığımız hoca, çeşitli makalelerinde de bu tahrir defterlerine yer veriyordu. Elimizin altında derli toplu bir kaynak oldu. Çok iyi oldu.
Prof.İnanç ve Prof.Elibüyük’ün özellikle Maraş Tahrir Defteri ile ilgili kitabı bizim başucu kitaplarımızdan biriydi. Özellikle bu kitapta 16. yüz yılda Zamantı Bölgemizi anlatan bölümü su gibi içmiştik. İçimizden keşke Kayseri’ye doğru kayabilseler diye geçiriyorduk ki önemli dostlardan güzel haberlerini almıştık. İki değerli hocanın ortaya koyduğu Kayseri İli Tahrir Defteri isimli eser, miladi 1584, 1563 ve 1575 yılları tahrirlerini kapsıyor. Her iki hoca, önceden Maraş Tahrir Defterini çalıştıkları için de Zamantı bölgesini kitaba ilave ettikleri gibi, o vakit Niğde’ye bağlı olan Develi ve Yeşilhisar bölgesini de kitaba dahil ederek bugünkü Kayseri’yi adeta bu çalışma ile bütünlemiş oluyorlar.
Prof.İnbaşı’nın çalışmasıyla Prof.İnanç ve Prof.Elibüyük’ün çalışmasını yan yana koyduğunuzda 1484 yılından 1584 yılına kadar 100 yıllık Kayseri’nin tahrirlerine vakıf oluyorsunuz ki bu Kayseri için bulunmaz bir şanstır. İnşallah bundan sonra 17. yüzyıl ve 18. yüzyıla doğru uzanan çalışmaları da beklemekteyiz.
Hemşehrimiz Seyit Ali Kahraman’ın “Karaman Vilayeti Vakıfları” ile “Kayseri Sancağı Timarları” isimli çalışması ise yine 16. yüzyıl sonlarını (1589-1590) içine alıyor ki diğer çalışmaları bütünlüyor.
Bu arada hemen söyleyeyim ki, bu dört kitabın da birer cildi tıpkıbasımdır. Yani ele alınan belgenin orijinali de basılıp ilim alemine sunulmuştur.
Gelelim Erciyes Gazetesine… 1910 yılında çıkmaya başlayan bu gazetenin sayılarını bulup geçmişin tozlu raflarından kaldırıp yeniden hayata geçirmek Kayseri’nin boynuna bir borçtu. Kayseri’nin yakın tarihi ile ilgili olaylara mutlaka ulaşmak gerekiyordu ve bu da ancak Erciyes Gazetesinin koleksiyonuna ulaşmakla mümkündü. Prof.Dr.Ali Aktan ve Yrd.Doç.Dr.Özen Tok, en azından koleksiyonun büyük bir parçasına ulaştılar ve bu değerli eseri ortaya koydular. Şimdi iş, diğer eksik sayıları da bulmak ve Kayseri’nin yakın tarihine ışık tutmaya devam etmektir.
Bu kitapları basmak, öyle basit bir iş olarak gözükebilir. Hele hele tıpkıbasımları görenler ya da tahririn değerini anlamayanlar için bu çalışmalar basit gözükebilir. Lakin, bu kitapları basmanın bir ufuk meselesi olduğunu söylemeliyim. Bu kitaplar Kayserimizin yüz akıdır ve bu işte emeği geçenleri ayrı ayrı kutlarım.
Bu kitapları hazırlayan değerli bilim adamlarını, yazarları da canı gönülden kutluyorum. Türk Kültürüne, Medeniyetine ve Kayserimize büyük hizmetleri olmuştur.
Az buçuk eski yazı bilen biri olarak eski yazı metinleri çözmenin zorluğunu bilirim. Kitaplarda yerel adlarda çok değişik okumalar olduğunu da görüyorum. Mesela aynı yerin adı eserin değişik yerlerinde (Enerük/ Ekerük/ Ekecik/ Enecik) gibi okunmuş. Ya da Kayseri’de çok iyi bilinen yerlerin adları farklı farklı okumalara sahne olmuş. Özellikle Koramaz Dağının eteklerindeki köy adlarının okumalarında bugün bizlerin çok iyi bildiği isimler olan (Darsiyak, Nize, Salguma, Ağırnas, Dimitre, İspile, Vekse, Efkere, Belasi, Talasura, İstefana, Bürüngüz) gibi yer adlarının çok farklı okunabildiğini gördük. Bu konuda konunun uzmanı ve Kayseri’ye hakim biri olarak Mehmet Çayırdağ hocamın devreye girmesi çok iyi olurdu doğrusu. Ayrıca tabii ki bu tür belgelerde yazanın da doğru yazıp yazmadığını veya eğitim durumunun ne olduğunu dikkate almak zorundayız ama yöresel adlar konusunda daha dikkatli olunması gerektiğini biliyoruz. En azından o yörenin bugünkü adından da faydalanılması gerektiği açıktır diye düşünüyorum.
Son bir söz daha söyleyeceğim kitaplar hakkında… Kitapların kapak içlerinde şöyle yazıyor: “Eserin tüm hakları saklıdır. Yazılar ve görsel malzemeler izin alınmadan kullanılamaz.” İyi de yayınlanan kitaplar tahrir defterleri, tımarlar, vakıflar ve Erciyes Gazetesi… Bu eserlerin yayınından sonra belki birçok makale çıkacak, belki Kayseri Tarihinin bazı bölümleri yeniden yazılacak, yöresel tarih yeniden ele alınacak… Her seferinde her araştırmacı bu eserleri dipnot bilgisi olarak kullanmak için Kayseri Büyükşehir Belediyesine müracaat edip izin mi isteyecek? Mehmet Çayırdağ Hocam, bu kitapların tanıtım toplantısında diyordu ki: “Yerli ve yabancı birçok ilim adamının ve araştırmacının sabırla beklediği bu kitaplar…” Evet, gerçekten sabırla beklenen kitaplara adeta yayın yasağı koyar gibi kitapların içine böyle bir maddenin konmasını anlayamadım doğrusu. Ayrıca bu kitaplar ilk defa neşrediliyor olabilir ama içindeki bilgiler ilk kez yayınlanıyor değildir. Özellikle Prof.İnanç ve Prof.Elibüyük’ün çalışmasının Zamantı bölümü zaten Maraş Tahrir Defterinde vardır. Ayrıca makaleleri de mevcuttur. Prof.İnbaşı’nın kitabı için de aynısı geçerlidir. Bunlarla ilgili de hem kitap hem de makaleler vardır. Öyleyse böyle bir ifadenin kullanılmasını anlayamadım doğrusu. Aynı ifadeler bundan önce yayınlanan Kayseri Ansiklopedisinde de vardı. Bence bu tür ifadelere gerek yok. Bunlar temel eserlerdir. Bence şöyle denilmeliydi: “Kaynak gösterilerek yazılardan ve görsel materyallerden faydalanılabilir.” Bilimsel olan bu ifadedir, kitapların içinde yer alan değil. Amerika’daki bir üniversite Gertrude Bell’in Kayseri fotoğraflarını bütün dünyaya açıyor, bir diğeri Albert Gabriel’in bütün çizimlerini çarşaf çarşaf yayınlıyor. Onlar bunu hem de internet ortamında bütün dünya ile paylaşırken bizim yaptığımıza akıl erdiremiyorum. Önemli olan bilgiyi ve belgeyi paylaşmaktır, hapsetmek değil.

KAYSERİ ANSİKLOPEDİSİ İLE YİNE ÖNE GEÇTİK

Kayseri Ansiklopedisinin ilk cildi yayınlandı. Pırıl pırıl bir baskı, tertemiz sayfalar ve son derece ilmi bir yaklaşımla ele alınmış devasa bir çalışmanın ilk cildi karşımızda duruyor. Kayseri Büyükşehir Belediyesinin başlangıcını yaptığı bu eserle Kayseri’nin yine öne geçtiğini çok net bir şekilde söyleyebilirim. Kıymetli Ağabeyimiz Abdullah Satoğlu’nun Kültür Bakanlığından yayınladığı “Kayseri Ansiklopedisi” ile başlattığı çığır, devasa bir eserleKayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından yıllara yayılarak tabiri caizse gümbür gümbür geliyor. Çünkü, ilk cilt önümüzde bir “müjde” olarak duruyor ve diğer ciltlerin de zamanla oluşmasıyla devasa bir külliyat karşımızda olacak.
Bu işin başında Fatih GÖKDAĞ gibi bir “orkestra şefi”nin, bir kültür adamının olması çok önemlidir bence. Çünkü, bu eser onun yürekli adımları sayesinde ortaya çıktı. Ben bunu nereden biliyorum; çünkü dakikalarca yaptığımız telefon konuşmalarından, görüşmelerimizden, yaptığımız geziden biliyorum. Fatih Gökdağ için, bu ansiklopedi sadece bir iş değildi bunu çok iyi biliyorum. Fatih Bey, bir Kayserili olarak tarih karşısındaki sorumluluğunu yerine getirmek için canla başla çalıştı. Bu kadar yazarla bir arada olmak kolay bir şey değil. Bu kadar dokümana ve bilgiye ulaşmak da öyle kolay değil. Ortaya konan metot, çok doğru bir metottu. Konuların uzmanları yazdılar ve diğer kurullar da yazılanları inceledi, gerekirse kesildi, biçildi; gerektiğinde ilaveler yapıldı ve sonuçta bilimsel özellikleri son derece öne geçmiş bir eserin ilk cildi ortaya çıktı. Maddeler, fotoğraflarla desteklendi, gerektiği yerde çizimler, haritalar eklendi. Fatih Gökdağ, geçmiş yıllardaki bütün birikimlerini, tecrübelerini konuşturdu ve nihayet böyle güzel bir çalışmaya imza attı. Onun heyecanına bir derece ortak olabildiysek ne mutlu bize. Onun azmini, onun Kayseri’ye gönül vermişliğini canı yürekten alkışlıyorum.
28 Nisan’da Kadir Has Kongre Merkezinde yapılan kitap tanıtım programında heyecanlıydı, çok şey söylemek istedi, söyleyemedi. En sonunda:
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Rütbe-i aklı görünür eserinde” dedi ve bütün gerçeği bir çırpıda söyleyiverdi. Evet, insanların söylediklerine değil, yaptıklarına bakmalıyız, çok doğru… Fatih Gökdağ, harcadığı emeğin farkında olarak bunu söyledi bence… Hayatta bu kadar çok emek harcanınca kötü bir şey çıkmayacağını hepimiz biliriz; biliriz ama burada söz konusu ettiğimiz eser, Kayseri’ye iftihar vesilesi olacak bir çalışma olmuş. Gurur tablosu içinde sunulacak bir eser olmuş.
Başta bu esere en büyük desteği veren Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki Bey olmak üzere (Özhaseki Bey’in toplantıda yaptığı konuşma da ayrıca takdire şayandı), Mustafa Yalçın Bey’e, Oktay Durukan Bey’e ve Mehmet Çayırdağ Bey’e teşekkür ediyorum. Özellikle Çayırdağ Hocamızın üstün gayretlerini takdirle ve minnetle karşılıyoruz. Kayseri’nin “ak saçlı bilgesi” olarak gerçekten şehrimizin kültür hayatına ciddi katkılarda bulunuyor ve öncü görevini sürdürüyor.
Ansiklopedinin maddelerini yüze yakın ismin kaleme aldığı ifade edildi. Ben saymadım ama şu isimlere bir bakmanızı öneririm:
Abdulvahap Taştan, Ahmet Gündüz, Ahmet Kamil Cihan, Ahmet Raşit Erişmiş, Alim Gerçel, Atabey Kılıç, Bayram Bilge Tokel, Betül Aydoğdu, Cahit Günbattı, Celil Arslan, Cengiz Kartın, Cenk Demir, Ceren Çıkın, Cihad Şahinoğlu, Emir Kalkan, Erhan Çapraz, Erhan Yoksa, Erol Aksoy, Fevzi Eraslan, Gonca Büyükmıhçı, Gökhan Polat, Gülbadi Alan, Halil Severcan, Halil Tekiner, Halit Erkiletlioğlu, Hamdi Biçer, Hasan Elmaağaç, Hasibe Mazıoğlu, Hiroki Wakamatsu, Hülya Toker, Hüseyin Cömert, İrfan Birol, Kadir Özdamarlar, Kemal Göde, Kerim Türkmen, Mahmut Sabah, Mehmet Ayman, Mehmet Bayraktar, Mehmet Çayırdağ, Mehmet İnbaşı, Mehmet Somuncu, Mehmet Süme, Mehmet Vural, Mustafa Baktır, Mustafa Demir, Mustafa Denktaş, Mustafa Işık, Mustafa Keskin, Neslihan Altuncuoğlu, Nesrin Afşar Çelik, Nevzat Özkan, Nilay Karakaya, Osman Eravşar, Osman Gerçek, Ozan Tülüce, Ömer Erdoğan, Rasim Deniz, Recep Tek, Remzi Kılıç, S.Burhanettin Akbaş, Saşm Cirtil, Serdar Sakin, Suat Çabuk, Sultan Topçu, Şehrazat Karagöz, Şennur Şenel, Şeyda Güngör Açıkgöz, Şükrü Öztürk, Vacit İmamoğlu, Vedat Ali Tok, Veli Altınkaya, Y.Çağatay Seçkin, Yıldıray Özbek, Yusuf Turan Günaydın ve Zübeyir Kars.
Tebrik ediyorum bütün emeği geçenleri, şapkamı çıkarıp ayakta alkışlıyorum bu güzel çalışmayı. Kayseri’ye yakıştı doğrusu…

Kayseri Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri

Öncelikle belirtmeliyim ki Türk Kültürüne bir küçük çakıl taşı ile dahi hizmet edenleri başımıza taç ederiz, bizde düstur böyledir. “Kayseri Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri” isimli eser ise devasa bir eser olmuştur. O yüzden öncelikle bu eseri hazırlayanları, destekleyenleri ve bastıranları ayrı ayrı tebrik etmek isterim.
Bu tür eserleri eleştirmek için şu veya bu şekilde bir ayrıntı yakalamak da mümkündür. Ben de şimdi olumsuzluk arayacak olsam bulurum birkaç şey ama bütün bunlar harcanan emeğe ve amaçlanan güzel hedeflere saygısızlık olur.
Dikkate alınması gereken husus şudur: Bu bir envanter çalışmasıdır, sanat tarihi çalışması değildir ama Doç. Dr. Yıldıray Özbek ve Yrd.Doç.Dr.Celil Arslan sadece fotoğraf çalışması ile iktifa etmemişler, çizimlerle de kitaplarını sanat tarihi çizgisine yaklaştırmışlar. Envanter kelimesi, Fransızcadan dilimize girmiş. Kısaca, döküm ya da çizelge olarak Türkçeye çevrilebilir. Aslında tarihi eserin sıralaması ve kayıt altına alınması için bu kelime seçilmiş ve yerli yerinde kullanılmıştır. O yüzden bu iki değerli hocanın, 2006 yılından bu yana yaptıkları çalışmaların metodolojisi ise “envanter” mantığına uygundur ama yine de taradıkları kaynaklar dikkate alındığında çok daha fazlasını yaptıklarını rahatça görebiliriz. Ayrıca kitabın hazırlanmasında bir büyük emek de Mehmet Çayırdağ’a aittir. Yani böyle bir eserin arkasında duran kişi Kayseri tarihine ve kültür varlıklarına hayatını vakfetmiş biridir. Çayırdağ Hoca ki, yıllardır Vakıflar Bölge Müdürlüğü yapmış bir insan ve “envanter” nasıl hazırlanır Kayseri’de en iyi bilenlerden birisidir.
Ayrıca 440 tane tarihi eseri, tek tek gezmek, onları fotoğraflamak ve onlarla ilgili çizimler ortaya koymak çok kolay bir iş değildir. Tabiri cazi ise “akıl işi” değildir, olsa olsa “gönül işi”dir. Kimisi Develi’de, kimisi Yahyalı’da, kimisi Bünyan’da, Pınarbaşı’da olan bu eserlerin her biri için kaç kilometre yol gidersiniz. Ayrıca tarihi eserleri bazen yerleşim yerlerinden de uzakta bulursunuz. Bazen araçla gidemezsiniz, yollara düşersiniz. O yüzden, ne yiğidi öldürmek ne de hakkını yemek taraftarıyım. Ayrıca fotoğraflara baktım, acaba arşivden fotoğraflar mı kullanılmış diye? Hayır, böyle bir şey de yok.
Kitabın baskısı kaliteli ve üç cildi bir araya getiren kutusu da oldukça şık duruyor. Bu konuda da çıta oldukça yükselmiş gözüküyor. Sanırım Kayseri Ansiklopedisinde de kaliteden ödün verilmeyecek, bunu da takdirle karşılıyorum.
Yıllardır diğer illerden gelen bu tür yayınlara, içeriğine ve kaliteli baskısına gıptayla bakan bizler, şimdi Büyükşehir Belediyesinin çıtayı yükseltmesiyle devasa eserlere sahip olmaya başladık. Alınan bu mesafe artık “olgunluk çağı”na gelindiğinin habercisidir bana göre.
Şunu da ifade edemeden geçemeyeceğim, Kayseri Büyükşehir Belediyesi yayınlarının insafsızca eleştirildiği zamanları da gördük. Hatta bu eleştirilerin bazılarının da “organize işler” konumuna dönüştürüldüğü zamanları da hatırlıyorum. Mesela belediye yayınlarından bir kitapta geçen bir fıkrayı, fıkra türünün mantığını unutanlar, aldılar ele çıktılar yola. Biz de şu memleketin iyi kötü edebiyat tahsil etmiş çocuğu olarak hayretler içinde kalmıştık. Fıkranın Türkçesi “gülüt””tür. Fıkra türünde çelişkiler ortaya konur ve insanlar güldürülür. Bazı fıkralar acı acı, bazıları tatlı tatlı güldürür. Ama sonuç değişmez: Güldürmek… Mustafa Gümüşkaynak, Kazım Yedekçioğlu, Kemalettin Karamete daha nice yazar, bu tür fıkraları yazdılar, kitaplaştırdılar. Okuduk, kimi zaman geçmiş zamanı yad ettik, çoğu zaman da eski zaman olaylarına katıla katıla güldük. Şimdi ne olmuştu da yüzümüzdeki gülücükler donmuştu? Çünkü, birileri fıkraları “vatan haini” ilan etmişti. O yüzden ben, insaf çizgisinin hiç kaybedilmemesinden yanayım. Bir zamanlar “konuşan Türkiye” istiyorduk ama şimdi ben “insafını kaybetmeyen Türkiye” istiyorum. Çünkü, insanların uzmanlık alanlarına saygı duymalıyız. Bilimsel bir çalışmanın eleştirisi de bilimsel olmalı… Doktorun teşhisini sadece hastadan dinleyerek değerlendirmek hatalı sonuç verir. Doktorun eleştirisini, uzmanlık alanı aynı olan bir başka doktor yaparsa bilimsel anlamda bir kazanç elde edilmiş olur. Lakin hepsinden önemlisi ve herkes için geçerli olan şey, “insafsızlık” etmemektir. Bir hakkı teslim etmemek, insanların hakkını yemek olur ki biz “kul hakkı”ndan korkarız. O yüzden bu kez insaflı olunacağını umuyorum.
Büyükşehir Belediyesi bu tür yayınlara devam etmelidir. Yarınlara kalacak en önemli unsur olan kitabın, tarihimize ve medeniyetimize ait en büyük kültür aktarıcısı olduğu bilen bizler, zamana nakşedilen bu inci tanesi gibi kitapları aslından bizden sonraki nesle bırakmaktayız. Bundan 50 yıl, 100 yıl, 500 yıl sonrasını düşünün. Öyleyse bizden de geriye sözün uçup yazının kaldığı günler gelecek.
Kitap, Türkiye’de hem öksüz hem yetimdir. Kitaba sahip çıkmak, Türk Kültürüne, Türk Medeniyetine sahip çıkmaktır.
Günlük olaylar uçup gider. Bugün küs olanlar yarın barışır. Bugünkü kaygılarla yarın şekillendirilmez. Yarının kaygılarıyla bugün şekillendirilir. Zaman kendi ölçüsünü koyar ve dürüstlüğümüzle, namusumuzla, çalışkanlığımızla, terbiyemizle yarınlara kalıp kalamayacağımıza karar verir. Niyeti halis olanlar, ahlakıyla, namusuyla, adaletiyle hareket edenler, bu millete hizmet edenler; milletin kalbinde yer tutarlar, seçilirler ve ileriki zamanlara taşınırlar. İleriki zamanlara taşınmak ise Kültepe’deki bir Asurlu tüccarın mektubunu okumak ya da Kaşgarlı Mahmut’un “Divanu Lügati’t-Türk”ünü okumak gibidir. O yüzden ölçümüzü sağlam koymaya mecburuz.
Unutmayınız, bu tür eserler de aslında bugüne ait değil, yarınlara aittir.

‘Kayseri Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri’ (Kayseri Büyükşehir Belediyesi Yayını)

Kayseri’deki 440 tarihi eser, üç ciltlik bir çalışmayla biraraya getirildi. Büyükşehir Belediyesi tarafından 3 cilt olarak yayımlanan ‘Kayseri Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri’nin tanıtımı yapıldı. Kadir Has Kongre Merkezi’nde gerçekleşen tanıtım toplantısında konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, uzun emekler sonucu böyle bir eserin ortaya çıktığını belirterek, “Tarihiyle övünen bir millet olmamıza rağmen, tarihi eserlere sahip çıkma, koruma ve kollama hususunda ihmalkarlık içerisindeyiz. Bir şehrin ya da medeniyetin kimliğini yansıtan ve yaşatan korunmuş bölgeler yok ülkemizde. Tek tek orada burada ayakta kalmış tarihi eserler var. Oysa batıda bir dönemi anlatan ve yansıtan tarihi bölgeler, korunmuş alanlar var. Tarihe sahip çıkmak bizim görevimiz. Elimizde kalan mevcut eserleri ayakta tutmak ve gelecek nesillere aktarmak zorundayız. Bu eserler, bu topraklarda yaşayan medeniyetlerin tapu senedidir. İşte biz de Kayseri’deki tüm tarihi eserleri bir envanterde toplamak amacıyla böyle bir çalışma başlattık. Önemli bir kaynak eser oldu. Binlerce yıllık eserleri, bundan sonraki yıllara taşıyacak bu üç ciltlik bu esere ilave olarak Kayseri Ansiklopedisi, Tahir Defterleri gibi değişik çalışmalar da yayın hayatımıza kazandırılacak” dedi. Eserin yazarlarından Erciyes Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Yıldıray Özbek de ortaya çıkan çalışmanı önemli bir kaynak eser hükmünde olduğuna vurgu yaparak, “Kayseri’nin merkezinde, ilçelerinde ve köylerinde bulunan toplam 440 eserin yeraldığı bu çalışma, Kayseri’ye yakışan bir eser oldu. Çalışmalarımız esnasında bize destek sağlayan Başkan Özhaseki’ye buradan bir kez daha teşekkür ediyorum” diye konuştu. Büyükşehir Belediyesi Tarih Danışmanı Mehmet Çayırdağ’ın danışmanlığında Doç. Dr. Yıldıray Özbek ve Yrd.Doç.Dr.Celil Arslan tarafından hazırlanan 3 ciltlik eserde 130 cami ve mescid, 111 çeşme, 45 türbe, 36 kilise, 27 okul, 21 hamam, 13 arkeolojik sit alanı ve kaya anıtı, 10 hastane, kütüphane, hükümet konağı, jandarma binası, saat kulesi gibi sivil yapı, 8 han ve kervansaray, 9 köprü, 6 seten ve bezirhane, 6 tekke ve zaviye, 4 köşk ve saray, 4 sarnıç, 2 su kemeri ve 1 su kuyusu olmak üzere toplam 440 tarihi eser, fotoğrafları, mimari yapısı ve kısa tarihçesi ile anlatılıyor.